4 Şubat 2015 Çarşamba

Arkeoloji Müzesi var dediler gittik, gördük, begendik..

Gülhane Parkı'na birkaç defa gitmişliğim vardı ama Gülhane parkında Arkeoloji Müzesi olduğundan haberim yoktu. Genelde Gülhane parkına adımımı atınca, 'ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında, ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında' müziği kulağımda, agaçlara bakınırdım. Nazım Hikmet'in gülhane parkında sevgilisini beklerken polislerden saklanmak için ceviz ağacına tırmanmış halini gözümde canlandırırdım. Sonrasında öğrendik ki, İstanbulda Arkeoloji müzesi varmış hem de Gülhane parkında.Paris'te Barcelona'da gördüğümüz eşsiz eserlerden sonra, Türk halkının tarihe verdiği önemi de düşününce çok bir beklentiyle gitmemiştik açıkçası. Ama yazımın en başından belirtmeliyim ki, gezi sırasında hayal kırıklıklarımız da oldu, çok kızdığımız da, kafamızı çevirdiğimizde gördüğümüz tarihi hayranlık ile incelediğimiz de..

Müze 3 kısımdan oluşuyor, arkeoloji müzesi, çinili köşk müzesi ve eski şark eserleri müzesi..
Müzeye, gülhane parkının giriş kapısının sağ tarafından ulaşabiliyorsunuz. Müze kartınız varsa ücretsiz yoksa da 10 TL küsür bir ücret karşılığında müzeye girebiliyorsunuz. 
İlk girişte solda 'şark eselerli müzesi'ni göreceksiniz. Mezopatamya, Anadolu, Mısır ve Arap yarımadasının islam dönemi öncesine ait hayranlık duyacağınız eserler burada. Fotograflar eşliğinde yazıma devam ediyorum. 







Müzenin avlusunda ikinci müze, Arkeoloji müzesi; antik çağ heykelleri,roma dönemi eserler, lahitler.. Müzenin ambiyansı ile çok farklı dünyalara gidiyorsunuz. Vayy canınaa diyorsunuz. Normalde bu gibi mekanlarda, uzun uzun eserlere bakmaktan çok sıkılırım ama şaşırtıcı şekilde kendimi dakikalarca eserleri izlerken buldum. Aşağıdaki paylaşımdan nedenini anlayacaksınız bence..









Son olarak Çinili Köşk Müzesi; müzede çininin tarih içerisinde şekillenişini göreceksiniz. Müze girişinden bir kare..




Müze avlusunun içerisinde ayrıca cafe bulunuyor. Bu cafenin yanında açıkta bulunan eserleri, küçük yürüyüş yolunun etrafında dizilmiş halde göreceksiniz. Eserlerin çoğunun kafaları bulunmuyor. Biz açıkçası, tarihi eser kaçakçılığına kurban gittiklerini düşündük. Ama; dışarıda, bu kadar savunmasız halde bırakılma nedenlerini anlayamadık.. Gerçek anlamda, yosun tutmuş tarihe kendinizi ayrıca hazırlayın..

Sinirlerimize hakim olamadığımız bir andan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Burası da başka bir müze girişi mi diye bir kapıdan girdik. İlk önce tuvalet kokusunu alınca, yok burası tuvaletlerin bulunduğu yer sanırım dedik ama sağ tarafta aşağıda fotografını paylaştığım heykeli görünce, yok tuvalet değil, ayrı bir sergi alanı burası herhalde dedik. Ama koku artmaya devam edince de; yok yokk tuvalet burası dedik.. Tam beynimizin yandığı sırada, içerideki 5- 6 görevli amcama bir danışalım dedik, burası neresidir acaba dedik. Amcam çıkardı cebinden  sigarayı, heykellerin ve tuvalet kokusunun karıştığı kapalı alanda, yaktı sigarasını.. Bizim gözler kulaklara varmıştı ki(!) 'burası tuvalet ama arada heykelleri koyacak yer bulamayınca buraya koyuveriyorlar' diyince amca, bulunduğumuz ortamda mantık aramayı bıraktık.
(Bu arada amcamlar orada sigara içebiliyormuş ama bize yasakmış, sizin de aklınızda bulunsun )


tuvalet kokusu eşliğinde
Yazımın başında belirttiğim gibi, gezimizi farklı duygu geçişlerimiz eşliğinde tamamladık. Aslında bir kez daha gitmek istiyoruz, çünkü gezmek için sadece 2 saatimiz vardı ve yetmedi. İkinci ziyaretimiz olursa eğer, karşılaşacağımız olumsuzlukları görmememeye çalışırız diye tahmin ediyorum. Müze bu arada saat 4'te kapanıyor. Programınızı buna göre yapabilirsiniz. Giderseniz eğer keyifli birkaç saat diliyorum sizlere..

Sevgiler,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder